Özel hayatımızda olduğu gibi iş yaşamımızda da maalesef bizi zor durumda bırakan, strese sokan, tabir-i caizse canımızı burnumuza getiren birçok insanla karşı karşıya gelmek zorunda kalıyoruz. Bu yazımızda sizlere kısa bir mobbing hikayesi anlatacağım.
Öncelikle mobbingi şöyle yüzeysel bir tanımlayalım. Mobbing ya da bir başka deyişle bezdirme (aslında tam anlamıyla bu kelime karşılıyor mobbingi), bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapmasıdır. En iyi ifade eden anlamıyla da yıldırma veya iş yerinde psikolojik baskı anlamlarına gelmektedir.
Mobbingden kısaca bahsettiğimize göre hikayemize dönelim…
Ayşe üç yıldır büyük bir hukuk bürosunda avukat asistanı olarak çalışmaktadır. Kızımız oldukça çalışkan, işini severek yapan ve büroda da çok sevilen biriydi.
Duygu ise Ayşe’den 6 ay sonra avukat asistanı olarak işe başlamıştı. Duygu da işini severek yapan; ancak oldukça hırslı biriydi.
İkisi de farklı avukatların asistanlığını yapıyor ve birbirlerinin işlerine karışmıyorlardı. Günlerden bir gün Ayşe, Duygu’nun kendisi hakkında ileri geri konuştuğunu, olmadık iftiralarla onu suçladığını öğrendi. Ayşe, çalıştığı avukatı çok sevdiği için sesini çıkarmadı ve Duygu ile herhangi bir iletişim kurmadı. Bu bir yıl, iki yıl, üç yıl böyle devam etti. Ayşe, çalıştığı avukatı ve büro ortamını sevdiği için hatır gönül namına bu süreçte sessizliğini korudu. Çalıştığı avukata olaylardan bahsetmesine rağmen avukat ‘’Duymamazlıktan gel. Umursama.’’ gibi cümlelerle Ayşe’yi rahatlatmaya çalışıyordu.
Günler bu şekilde geçerken, Duygu’nun asistanlığını yapmakta olduğu avukat işten ayrıldı. Tesadüf bu ya, bu esnada baş asistanlık pozisyonunun da boşalması ile Duygu, baş asistan oldu. Aynı pozisyonda iken bile sıkıntılar çeken Ayşe, şimdi daha büyük bir mobbinge maruz kalacağından endişelenmeye başladı, nitekim de öyle oldu. Duygu, mobbingin şiddetini arttırarak Ayşe’nin işten ayrılması için onu iyice zorluyordu. Duygu ile Ayşe arasındaki huzursuzluk ilerledikçe, bu durum hukuk bürosu sahibine de yansımaya başladı. O da bu durumdan rahatsız olacak ki, Ayşe’yi farklı bir avukatın asistanlığına vermeyi düşündü, Ayşe’nin bunda bir art niyet aramaması gerektiğini, daha iyi bir çalışma ortamı yaratmak için böyle bir karar aldığını belirtti. Ancak bu değişiklik Ayşe’yi büro sahibinin korumasından da çıkarıyordu bir nevi; çünkü Ayşe onun asistanıydı ve kendisiyle doğrudan iletişim halindeydi. Bunu fırsat bilen Duygu, mobbinglerine ara vermeden baskısını arttırmaya devam ediyordu.
Duygu, bir gün Ayşe’yi odaya çağırdı ve ayağını denk almasını söyledi. Ayşe yılmaya başladı, istifa etmeyi düşünüyordu artık, bu kararını da en yakın arkadaşıyla paylaştı. Arkadaşı ise fevri davranmamasını, 3 yıllık emeğinin haksız bir şekilde elinden gitmemesi için sabretmesini telkin ediyordu. Bu konuşma üzerine biraz sakinleşen Ayşe, istifa etmek yerine kalıp mücadele verme kararı aldı. Bir taraftan, istifa ederse onca yılın sevinci, üzüntüsü, maruz kaldığı mobbinglerin Duygu’nun yanına kalmasını istemiyordu. Diğer taraftan da haklı gerekçelerini sunarak, işten ayrılması durumunda alacağı 3 yıllık tazminat ile yeni iş arama sürecinde bir nebze olsun geçim derdine çare bulabilecekti. Ayşe, büro sahibi ve aynı zamanda asistanlığını yaptığı avukatla durumu konuşmaya karar veriyor; fakat avukat onun iş yerindeki performansını sevdiğini ve ayrılmasını istemediğini belirtiyor. Diğer taraftan da bu çatışmalardan bıkmış olacak ki eskisi gibi Ayşe’nin kendi asistanı olarak devam etmeyeceğini kendisine bildiriyor. Demişti ya “daha iyi olacağını düşünüyorum” diye! Ayşe bu durumdan iyice bunalmış ve ne yapacağına karar veremiyordu…
Peki siz Ayşe’nin yerinde olsaydınız ne yapardınız? İstifa edip yeni iş arayışına mı giderdiniz yoksa mobbinge maruz kalarak tazminatınızı almak için işten çıkarılmayı mı beklerdiniz?
Paylaş
0 Yorum
Siz olsaydınız ne yapardınız? başlıklı blog için yorum bulunamadı. İlk yorumu siz yapın.
0 Yorum